8 Ocak 2021 Cuma

03.45

 Sen hiç saat 03.45'te       

Birini severken buldun mu kendini?

Önce saçları belirir,

hiç görmediğin kadar sarı

ve hiç görmediğin kadar siyah.

Sonra konuşmaya başlarsın onunla,

daha önce sesini hiç duymamışsındır.

Bir bakarsın kahkaha atıverir,

daha önce güldüğünü hiç görmemişsindir.

Aşkı anlık hatırlamalarla geçer ya zaman,

O an, o sana baktığında ya da sen ona baktığında,

aşkı hatırladığını hissedersin.

Ama yüzünü göremiyorsundur.



Sen hiç saat 03.45'te

birini severken buldun mu kendini?

Ah bir görsem yüzünü dersin.

Gözlerini bir görsem,       

Felaketim olsa ağlasam,

Attila İlhan olsam dersin.

Sadece bir an baksam, 

Sonra gözlerinsiz edemezsem,     

Cemal Süreya olsam dersin.

Sadece bir an,                              

03.45'te

Uyuyakalmış defterlerin birine,

Cemal Süreya veya Attila İlhan gibi   

Birkaç dizenin arasında,

portresini çizsem dersin.





                 M. SAİD ASLANLI 

1 Ocak 2021 Cuma

SUSUYORUM

 


SUSUYORUM


Gözyaşlarına bariyerler dikeceğim. 

Hastane koridorları havasız kalmayacak. 

Morga giden yollara dikenli teller sereceğim. 

Bir bıraksalar beni, 

Ölüm bu kadar ucuz olmayacak. 

Bazı anlar, 

Kalbim orta doğuya hükmetmek isteyen

Yeşil kapüşonlu serçe  gibi, 

Kalıbından büyük işlere kalkışıyor. 

Bazı anlar, 

Bir adım atarsam, 

Yükselen bütün feryatların yerini

Daha yüksek kahkahalar alacakmış gibi oluyor. 

Ama işte 

Elli beşinde emekli  bir memur gibi 

Şu sakin hayatı koruyorum. 

Ama işte

Ömrü kalmamış birkaç şiire hapsolmuşum.

Bazı anlar

Bütün tükenmez kalemler burada tükeniyor. 


(M Said ASLANLI) 


Yarım Kalan Şiir

       YARIM KALAN ŞİİR


Sana şiirler yazıyorum.

Elimde kalem yok.

Kafamda rakseden binlerce kelimeler.

Döktürüyorum alayına,

Bir hayal parçasında.

Karşımda sen;

Sen ve gülümsemen,

Gülümsemen ve bir parça hayal,

Bir parça hayal ve yarım kalmış bir şiir.


Sana şiirler yazıyorum.

Kahverengi bir kalem ile

Sararmış bir kağıt buluyorum.

Biraz karalıyorum,

Sonra susuyorum.

Önce gülümsemen gidiyor,

Sonra sen,

En son hayalim. 

Bir ben kalıyorum,  

Bir de yarım kalmış şiirim.


M. Said ASLANLI 


Rüya Görmeyen Adam

   RÜYA GÖRMEYEN ADAM


Bir kalp iki kere kırılır mı? 

Uyandığım anda unutacağım bir rüyadayım. 

Karanlık, sessizce bir oda, hissediyorum. 

Perdenin kısa kenarı birkaç ışık parçası saklıyor. 

Gerçekler halının altından öksürmeye başlıyor. 


Bir kalp iki kere kırılır mı? 

Gözlerimi kirpiklerimden bağladım, uyanmıyorum. 

Gerçekler bando eşliğinde müsamerelere çıkmıyor.

Yalanlar ortaya çıkmak için karanlığı bekliyor.

Dünya şafak sökmeden gerçekleri sayıklıyor. 


Bir kalp iki kere kırılır mı? 

Korkularımı karamsar bir ay ışığında saklıyorum. 

Her gece ruhum ayak parmaklarımda toplanıyor. 

Karanlıkta bir yere takıldığımda, 

Süzüle süzüle öleceğimi hissediyorum. 


Bir kalp iki kere kırılır mı? 

Bana verdiğin tüm selamlardan sonra, 

Vuslata gebe dünyadan çocuklar doğuyor. 

Seni mucizelerin ışığında süzüyorum. 

Işık karanlıkta parmaklarıma dolanıyor. 


Bir kalp iki kere kırılır mı? 

Karşılaştığımız günlerin ertesine kadar, 

Yeşil kapüşonumu giyip dar sokaklarda, 

Serseri serseri şiirler okuyorum. 

Gözlerimi kirpiklerimden bağladım, uyanamıyorum. 

Bir kalp kaç kere kırılır? 

Kalemimin ucunda kahraman olamıyorum. 


                               M. SAİD ASLANLI 

 


NASIL ANLATSAM

   

Seni seviyorum, nasıl anlatsam ki;

Coğrafyam bilmem ama

Mesela güneş bütün dünyayı aydınlatabilir,

Seni gördüğüm anda.

Ya da bütün derelerden senin ismin çıkar,

Denize dökülmeden evvel.

Ya da her ayrılıkta kırılmış fay hatları,

Romantik bir kalbe dönüşebilir senin karşında. 


Seni seviyorum, nasıl anlatsam ki

Matematik bilmem ama

Sana seni ekleyince,

2 tane ben çıkıyor mesela.

Ya da senden beni çıkarınca,

Sessizlik çöküyor etrafımıza.

Matematik bilmem pek

Çünkü senin büyüklüğünü anlatacak bir sayı,                              

Henüz girmedi ders kitaplarına


Seni seviyorum nasıl anlatsam ki;

Biyoloji bilmem ama 

Her sabah çiçekler sana dönüyor mesela.

Bütün papatyalar seni bekliyor seviyorlar için.

Ya da bütün böcekler sana bakıyor,

Güzel bir günaydın için.    


Seni seviyorum nasıl anlatsam ki;

Psikoloji bilmem pek.

Bir dar ağacının gölgesinde 

Piknik yapıyor gibiyim.

                         M. Said ASLANLI


KAVGA

                


Ay nasıl da yükseliyor her akşam. 

Vaktini kaçırmadan başlıyor nöbete 

Ortaokulun camından sana bağırsam:

Bir hasrete selamın var mı heybende? 


Bir denge, bir döngü, nerde bu iman?

Bırak şiiri götürmez cennete.

Altmış kiloluk yekpare vücuttan,

İki diş tebessüm serer mi yere?


Bir çeyrek ömrü attın sırtından.

Bin pişmanlık okundu dillerde.

Ortaokulun camından bana bağırsan:

Yaralı yürek taşınmaz kefende.


(M. Said ASLANLI) 


HESAP

 


Ağaçların zamana karşı muharebeleri

Karıncaların uzun yol şoförlüğü

Balıkların yüzmesi mi, yürümesi mi? 

Aslanların hükmettiği topraklar, ormanlar, hayvanlar

İnsanları en son görenler: Zürafalar. 


Sonra kağıtlar üretilir, ahşap evler, oturaklar.

Topraktan, asfalttan, demirden yollar

Gemiler üretilir, vapurlar, deniz altları

Sıkılırlar. Sirke koşarlar, hayvanat bahçelerine

Sıkılırlar. Kanatlardan avlarlar, gövdelerden, zürafalardan. 


Uçaklar üretilmeden evvel

Kuşlar:

Her yolu bozarlar ama, 

Bize ulaşamaz derler. 

Bir sabah gazetelerin kalbinde, 

Kuşlar uçağa çarpmış yazarlar. 



M. Said ASLANLI 






En Ufak İlgiyi Aşk Sandığım Zamanlardı

 En ufak ilgiyi aşk sandığım zamanlardı

Çocuktum, aşktan anladığım hikayeler yaratmaktı.

Soğuk tahta sıralarda dizilmiş hocayı beklerken

Biri anlatmaya başlardı yaşadığı aşkı

Ali, Ayşe ile evlenecekti lise sıralarına vardıklarında                   

Hatta papatyadan taç yapıp bir çalı parçasıyla yüzük takmışlardı  

Serpil, ne kadar sevdiğini anlatacak bir hediye bulamamıştı sevgilisine

Mehmet yeni başlamış, ağzı kulaklarında, aptallaşmıştı

Sınıf iki gruba ayrılmıştı: Aşık olanlar ve hayal edenler


En ufak ilgiyi aşk sandığım zamanlardı,

Ben de hep "birini" hayal ederdim aşık olmak için

Önce deli gibi severdim

Hatta elini tutmak için 3 kere falan düşünürdüm

Aynı ayakla aynı adımı atmaya çalışır, 

adımlarını takip ederdim

Ama yüzünü göremezdim o "birinin"

Bir karaltıya bir sürü hikaye uydururdum

Hayaller bana ağırlık verirdi


En ufak ilgiyi aşk sandığım zamanlardı

Sonra dinlediğim hikayeleri izlemeye başladım   

Ali ile Ayşe kavga etmekten sevmeyi unutuyordu

Daha geçen hafta bütün teneffüslerde sevdiğini anlatan Serpil

Çocuğun ne kadar çirkin olduğuyla uğraşıyordu

Mehmet ilişkisinde şiddetli anlaşmazlık yaşıyordu.

Bütün aşkımlar havada asılı bırakılmış

Bütün seviyorumlar inceden kine dönmüş

Bütün yalanlar birer birer dökülmeye başlamıştı.               

Birbirine bağlılık yemini etmiş iki aşık

Artık önce ben terk ettim muhafızıydı


En ufak ilgiyi aşk sandığım zamanlardı

Ben hala ümit ediyordum

Bir gün diyordum

Bütün gözlerin içerisinde onun gözlerini gördüğüm an

Mevsimler, kitapları yaşayacaktı

Sonbaharsa, dünya sarıya koşacaktı

İlkbaharsa, bütün hayvanlar güneşte dans edecekti

Kışsa, kardan adamlar çocuklara hikayeler anlatacaktı 

Yazsa, çiçekler arılara buseler verecekti

Bir gün diyordum

Bütün ellerin içinden onu elini tuttuğum an

Dünyayı iki kişilik sevecektim

Hafta sonu alışverişlerinde 2 çorap alacaktım artık

Kütüphaneden 2 kitap alacak

Her ay 2 şiir yazacaktım

Mutluluğa 4 elle sarılmayı öğrenecektim

Bir gün diyordum

Yaşadığım bütün anlar içerisinde onu tanıdığım an

Kalan bütün anlara hatır olacaktı

Anlamsızca kahkaha atacaktım    

Her şeyi orada bitirecektim

Yada başlayacaktı

En ufak ilgiyi aşk sandığım zamanlardı.


M. SAİD ASLANLI 


Hiç

           


İçime kaçan bir hıçkırık var. 

Gözyaşlarım tersine akıyor. 

Sonbaharda sarı yapraklar kayboluyor. 

Yağmurlar kapalı havaları beklemiyor. 

Kalemlerin sihri kuzeyi göstermiyor. 

En sevdiğim yazar Oğuz Atay olmuyor. 

Ve bu bir şiir değil, 

Çünkü kimse uyanmak istemiyor.


                             M. SAİD ASLANLI 


Dünya Bir Saniyede Kaç Kere Döner

 


          

Dünya bir saniyede kaç kere döner biliyor musun?

Ben biliyorum.

Adımı söylediğinde 3 kere dönmüştü bile.

Nasılsın dediğinde 20 yaşıma basmıştım.

Lokman Hekimin bana sözü vardı.

5 dakika konuşacaktık seninle.


Dünya bir saniyede kaç kere döner biliyor musun?

Ben biliyorum.

Güle güle dediğinde dönemedi mesela.

Kapıdan çıkışının tadı,

Damağımda kaldı.

Dünya bir saniyede kaç kere döner biliyor musun?


M. SAİD ASLANLI 


Dün, Bugün ve Yarın

 




Düne kadar bütün kalemler senin için üretiliyordu;

Bütün silgiler senin içindi, 

                                             bütün sayfalar, bütün kelimeler...

Bütün kabuslar sana dönüyordu,

                                              bütün hayaller, bütün kavgalar.

Bütün kitapların kahramanları seni kurtarıyordu,

                                              seviyordu hatta terk ediyordu.

Düne kadar gecelerini bulutlarda 

                                              gündüzlerini gök kuşağında yaşıyordun.

Hava durumu gözlerine bakıyordu, 

                                              yağmurluydu ya da bulutlu.

Düne kadar bütün dakikalarımı, saatlerimi, 

                                              heyecanlarımı, kuşkularımı;

Bütün cesaretimi, doğrularımı, yanlışlarımı

                                              kendi çemberinde döndürüyordun.

Yarınlar yoktu düne kadar, bugünler yoktu, anlar yoktu.

Dün gökyüzünün sancılı bağırışları arasında

dünleri dünde bırakacak güneşin ilk ağlayışı duyulmuştu.

Bugün cümlelerin noktasında yoksun artık.

Kutup yıldızı artık seni göstermiyor

Yeni açan çiçekler sana bakmıyor, 

Kuşlar senin için cıvıldamıyor.

Sana yazılan şiirlerin son kelimesi senin izini taşımıyor.

Bugün senin ömrün,

Elimdeki kurşun kalemin ömrü kadar kaldı,

Gelen her yarın seni götürüyor bu kağıtlardan.


M. Said ASLANLI


Demiş Ki!


Demiş ki ablası Melek’e:

O olmazsa yaşayamazmışım.

Peh! Ne kadar da haklı.


Dört mevsimi de onunla tanımıştım ben;

Güldüğünde ilkbaharı,

Endişelendiğine sonbaharı,

Heyecanlandığında yazı,

Üzüldüğünde kışı yaşardım..

O sinirlendiğinde gök gürler,

Ağladığında yağmur yağar,

Korktuğunda hava kararır,

Mutluluğuna güneş açardı.


Dört mevsimi de onunla tanımıştım ben;

İnsanlar piknik yaptığında güneşli günlerde                                                                                    İçimden şemsiyelere sığınırdım.

Bütün eller eldivene kavuşmuşken,

Terimi silmek için peçete arardım.

Yazım, kışım, yağmurum, güneşim,

Her şeyimle sobelenmiştim.


Demiş ki ablası Melek’e:

O olmazsa yaşayamazmışım.

Peh! Ne kadar da haklı.


Söyleyin ona,

Sokağa her çıktığımda

Gözümü alamıyorum kaldırım taşlarından.

Beraber oturmuşluğumuz vardı nihayetinde.

Özellikle 23 Nisan sabahları tatil olurken okullar,

Benim çocuk bayramım yaşanırdı kaldırımlar üzerinde.

Bütün kar tatillerim ona adanır,

Onun yüzünden ödevlerim geç saatlere kalır,

Her sabah onun için erkenden uyanırdım.


Demiş ki ablası Melek’e

O olmazsa yaşayamazmışım.

Peh! Ne kadar da haklı.


M. SAİD ASLANLI 


BİR BEDENİN ÖTESİNDE

   

Benim iki ruhum var;

Biri zaten bende hapis,   

Diğeri de beni aramakta.   


Ruhum ruhumu bulduğu zaman,                     

Mutluluk beni delirtecek, biliyorum.                                                 

 Yıkılabilecek cezaevi duvarları,

İki mahkumun kavuşması ile.

Bütün zıtlıklara inat hasret giderecek,

Esaret özgürlüğe sarılarak.                    

Kavuşanların unutulmaz anlarına,

güneşle ay kol kola selam verecek. 

Belki yalnızlık haykıracak bütün mahkumlarına:

Kapılar açık, serbestsiniz.

Belki özgürlüğü bulanlar,

yalnızlığa koşacak tekrar.        

Bir daha gökyüzünü terketmeyecek,

Kağıtlardan yapılan heyecanlı uçaklar.

Birer birer kopacak,

Alışkanlıklarla şekillendirilmiş tasmalar.

Ruhum ruhumu bulduğu zaman; 

Ayrılığın hesabını soracaklar dünyaya.

Delirmek yalnızların çıkış kapısı olacak, 

Delirtmek yalnız bırakanların günahı.


Ruhum ruhumu bulduğu zaman;

Hastaları iyileştirmek için giydiğim beyaz önlük,

Beni iyileştirmek için bana tersten giydirilecek.

Birkaç tane soğuk iğne ısmarlayacaklar her gün.

Cezaevleri tekrar inşa edilecek tımarhanelerde.                                   

Yalnızlık kapılarına sürgü çekecek.

Güneş, ayın olduğu yerlere bir daha gitmeyecek.              

Uçaklar uçmaya hasret kalacak.


Ruhum ruhumu bulduğu zaman,  

Ufukta gördüğüm o kurtuluşu

İnsanlar benden geri alacak.


Gölge

 

 

Sokak lambalarının uğramadığı 

Karanlık bir köşede,

Kendi gölgemle kavga ederken 

Yazıyorum bu şiiri.

Geçmişin onca ağırlığını anlatmaya çalışıyorum.

Puslu bir sokak arasında,

Işıksız, zifiri bir gecede,

En beklemediği anında 

Yakaladığım gölgeme.


Buğulu cam parçalarına çiziyorum.

Yaraların en derininden çıkardığım,

En masum anıların arasından,

En hazin kayıpların özlemini,

Yakaladığım gölgeme.


En sevdiğim insanları söylüyorum liste halinde.

Ve en sevmediklerimi anlatıyorum daha çok.

Söylemeye devam et diyor gölge:

Dilime dokunduramadığım ismi bekler gibi.


Uyduruk isimler söylüyorum ışıklara kaçarak,

Bir oluyor karşıma çıkıyor,

İki oluyor kollarımdan tutuyor,

Dört oluyor parçalarıma sarılıyor,

Puslu bir sokak arasında,

Işıksız, zifiri bir gecede,

En beklemediğim anımda 

Yakalanıyorum  gölgeme.


Sokak lambalarının uğramadığı,

Karanlık bir köşede,

Kendi gölgemle kavga ederken

Yazıyorum bu şiiri.

Yeşil kapüşonlu diyorum,

Uzaklarda parıldayan ışıklara uzanıp 

En sevdiğim 

Ve en sevmediğim insanı

Anlatırken gölgeme. 


M. Said ASLANLI


Sonraki Sabahlara



Güneşin doğduğu anlardan biriydi.

Trafik lambaları yeşil yanıyordu.

Beklemelerin taziyesi sona eriyordu.

Hayallerin gerçekleşme zamanıydı: 

Batısı olmayan bir dünya. 

Güneş hep doğacakmış gibi hissediyorduk.

Gölgelenmiş yüreklerin ışığa ihtiyacı vardı,

Ya da karanlık odaların.

Umutlar aydınlanmaya başlamıştı bile.

Sonra kırmızılar yandı lambalarda.

Batısı doğuyordu dünyanın.

Bize yine beklemek kaldı.

Artık dedik,                                                                                                                                                                                                                                            Sonraki sabahlara...

                                 (M. Said Aslanlı)


Son Durak

                       


İnmeyi beklediğim duraklarım, hep geride kaldı

Aldığım otobüs biletleri, uçak biletleri, bütün biletler, 

Saatlerini kaçırdığım için çöplerde geziyor. 

Taksiler telefonlarıma cevap vermiyor. 

Gece tarifeleri, gündüz tarifeleri, bütün tarifeler,

Beni parantezin uzağında tutuyor. 

Uçurtmam bulutlara yetişemiyor. 

Bütün işlerin altından kalkabileceğimi biliyorum. 

Bütün işlerim yarım kalıyor.


İnmeyi beklediğim duraklarım, hep geride kaldı. 

Yarım yamalak yaşadığım bir hikayeye sığınıyorum. 

Birkaç doğruyu üst üste koyarak hayatı anlamlı kılıyorum. 

Bazen birkaç yorgun kelimenin altında kalmış, 

Parlak bir ölümü düşünüyorum. 

Bazen bütün  kötü anları unutacak kadar, 

Demokratik bir hayat yaşıyorum. 

İnmeyi beklediğim duraklarım hep geride kalıyor. 

Artık bindiğim trenden inmek istemiyorum.

                                    (M. Said ASLANLI) 

     







DÖNME DOLAP

          

Önemsemeyen bir sarsıntı yaşandı

Birkaç terkedilmiş baraka yıkıldı

Bir kuş girdi kafese

Birkaç köpek üşüdü gece

Bir araba ufaktan sürttü tamponu

Üç küfür beş bela yola koyuldu

Yanlış haber dolandı dünyada

Fikir cebi dolduruldu insanda

Herkes uyudu gece

Uyumayanların perdesi gözlerinde


Sonra bir kalp kırıldı

Önemsenmeyen bir sarsıntı yaşandı

Birkaç terkedilmiş baraka yıkıldı

Bir kuş girdi kafese

Birkaç köpek üşüdü gece

Bir araba...

M. Said ASLANLI